Tarım gazetecisi Recep Cingöz, Türkiye Ziraat Yüksek Mühendisleri Birliği Genel Başkanı Fehmi Kiraz'ın davetlisi olarak katıldığı toplantıda facebook üzerinden canlı yayın yaptı. En son Kanal 42'de Tarım Masası ve Çiftçinin Güler Yüzü programlarını yapan Recep Cingöz, ele aldığı konularla oldukça ses getirmiş ve çiftçinin ekrandaki gür sesi olarak adlandırılmıştı. Programların sona ermesiyle sosyal medya üzerinden yayınlar yapmaya başladı. 
Cingöz, Bu sefer de geleneksel olarak yapılan Türkiye Ziraat Yüksek Mühendisleri Birliği'nin çiftçi sunumunu sosyal medya üzerinden gündeme taşıdı.

Sunumu yapan çiftçi temsilcisi Haymana'dan Ali Fuat Öztürk oldu. Önce başlıklar halinde konuları sıralayan üretici Ali Fuat Öztürk, daha sonra neler yapılması gerektiğini de çözüm olarak sundu. Ardından katılımcıların sorularını yanıtladı.
"Çiftçimizin gözüyle Türk tarımı nasıl ve neler yapılabilir?" konulu toplantıda 
Haymana Türkşerefli köyünden Ali Fuat Öztürk çiftçileri temsil etti ve köyümüzde ve Türkiye genelinde olan temel sorunları çiftçi gözüyle anlatmak istiyorum diyerek sözlerine başladı. Öztürk öncelikle tam 30 maddeden oluşan başlıkları sıraladı.
O başlıklar şöyle:
1. Kuru tarım ve sorunları
2. Sulu tarım ve sorunları
3. Büyükbaş hayvancılık ve sorunları
4. Küçükbaş hayvancılık ve sorunları
5. Kanatlı hayvancılık ve sorunları
6. Bakliyat tarımı
7. Sebze tarımı
8. Meyve tarımı
9. Soğuk hava depoları, paketleme ve pazarlama sorunları
10. Tohum iyileştirme
11. İlçe tarım ve görevleri
12. Tarım ve Orman Bakanlığı'nın yapması gerekenler
13. Üniversitelerin köylerle birlikte neler yapması gerektiği
14. Buğday satışı
15. Lisanslı depoculuk ve sorunları
16. Ziraat bankası kredi kullanımı ile ilgili sorunlar
17. Kooperatifçilik
18. Gübre 
19. Traktör ekipman ve teknoloji konuları
20. Belediyeler ve üretici işbirliği
21. Sözleşmeli Üretim
22. Yem bitkileri ve rasyon çeşitleri
23. Süt ürünleri işlemesi, paketlemesi ve pazarlaması
24. Et ürünleri paketlemesi ve pazarlaması
25. Tarımla ilgili ithalat ihracat
26. Arıcılık ve sorunları
27. Köyden göçü önlemek
28. Büyükşehir yasası (çok önemli bu konu)
29. Su baskınları, göletler ve suyun verimli kullanımı

30. TRT, Tarım TV ve ar-ge çalışmaları
Başlıkları sıraladıktan sonra üretici Ali Fuat Öztürk şunları söyledi: 
"Şikayet etmeye gelmedim, çözüm üretmeye geldim.  Et pahalı, süt pahalı, mazot pahalı, gübre pahalı hep şikayet hep şikayet bir de çözüm üretecek konular getirelim masaya.
Kuru tarımdan biz nadasa bıraktığımız için iki yılda 350 kilo buğday hasadı yapıyoruz. İç Anadolu bölgesi genelde kuru tarım yapıyor. 250 kilosu masrafa gidiyor. Geriye 100 kilo buğday kalıyor. Yazın Fehmi bey bizi ikaz etti. Buğdaya zam geliyor, buğdayınıza sahip olun demesine rağmen 90 kuruştan buğday sattık. İki ay sonra buğday 1 lira 40 kuruşa çıktı. Biz bunu elimizde bekletemiyoruz. Lisanslı depoculuğu nasıl kullanacağımızı köylüye tam olarak anlatmadılar. Lisanslı depoda işimizi görmenin prosedürlerini bize öğretmediler. Bunun köylümüze anlatılması lazım. Kuru tarımın sorunu bu. Buğday arpa, ayçiçeği, mercimek, nohut."

-Kar edebiliyor musunuz?
"Kar ediyoruz ama değmiyor çok az. Sulu tarıma geçersek büyük kar edeceğiz fakat kendi köyümden konuşayım. Köyümüzde akarsuyumuz vardı. Akarsuyun üzerine DSİ geldi bir tane gölet yaptı. 25 km kapalı sistem boru döşediler. Vanalar kuruldu. Köylü bayram yaptı sulu tarıma geçeceğiz diye. Sonra Aski geldi isim de vereyim Melih Gökçek başkanlığı döneminde bir ek boruyla bizim suyumuzu aldı Ankara şebekesine  bağladı. Köylüye su verilmiyor, akarsuyumuz da kurudu. 8 bin dekar alanımızda kuru tarım yapıyoruz. Gelin görün, soğan ekeceğiz ekemiyoruz. pancar ekeceğiz ekemiyoruz. Göstermelik iki kez vanayı açtılar kapattılar.  Su gölette duruyor biz de bakıyoruz. Gübre atmazsak verim alamıyoruz. Bir dekar kuru tarım alanının maliyeti 230 ila 250 lira arasında oluyor. İşçilik bize ait zaten işçilik masrafı eklemiyoruz."

Mazot gübre desteği alıyoruz ama...
"Mazot gübre desteği ürüne verilsin ekiyoruz ama kiralayıp ekersen tapu sahibi gidip alıyor üretici alamıyor. Dekara göre verilince haksızlık oluyor. Tarla sahibi alıyor ama üreten orayı kiralayan çiftçi alamıyor. 
Hayvancılık konusuna gelelim. İlçe tarımın allah aşkına görevi ne? Orada neden evrak işi yaptırıyorsunuz o adamlara, gelsinler bizim aşımızı yapsınlar suni tohumu yapsınlar. Sürekli veterinerlik ücreti ödüyoruz. Gelsinler köyleri dolaşsınlar. Zaten ÇKS'de kayıtlar mevcut. Gelsinler yardımcı olsunlar. Bunu özellikle bekliyoruz. 
Bakliyat tarımında bizim orada eskiden kimyon, nohut, mercimek ekiyorduk. 2,50 kuruşa nohut alıyorlar bizden. Gelsinler bizden alım garantisi yapsınlar 3 buçuk - 4 liradan verelim. Bugün bir paket nohuta insanlar dünya para veriyorlar. Zarar etmeden biz de ekelim. Satamadım depoda duruyor nohut. 

Gelelim soğan konusuna,
Bir dekardan ortalama 5 ton alıyoruz. Soğanda 100 dekar ekerseniz 100 bin tl maliyeti var. Bana belediye desin ki 10 bin ton soğan temin edeceksin veya 100 bin ton desin biz ona 75-80 kuruştan vermeye razıyız. Ama bunu yaparken aynen pancar kooperatifi gibi desin ki; al sana tohumun, şu gübren bu avansın desin. Ben soğan ürettiğimde satacağım ama üretmek için param yok. İşçi çalıştırıken mahcup oluyoruz para yok cebimizde. Bana ot yolma zamanı, çapa zamanı söküm ve çuvallama zamanı para lazım. Aracılar geliyor bizim soğanı 30 kuruştan alıyor. İşçiye para vermek için mecburen satıyor çiftçi. İşçi peşin para olmadan yapmıyor. Halbuki durumu iyi olan parası olan işçinin parasını verdi soğanı daha sonra 80 kuruş veya 1 liradan sattı. Soğanın üretim bölgesi Polatlı'dır. Depolar orada olur. Kışın satmak için depoluyoruz bu soğanı. Ondan sonra noldu, sonra geldiler bizi soğan teröristi diye ilan ettiler. Ben depolamazsam nerden satacağım, kışın size soğanı ben nasıl temin edeceğim. Hepsini ben ilk gün satarsam şubatta martta soğanı nerden alıp yiyeceksiniz.

-Depolarda çiftçinin malı olan soğanlar mı var yoksa satılmış soğanlar mı?
"Hayır çiftçinin değil aracıların soğanı.
Ama biz istiyoruz ki, devletin gücü var. Bana köye 50 bin tonluk, 100 bin tonluk soğuk hava deposu yapsın bize öğretsinler paketlemesini. Merkezi bir yere birkaç depo yapılsın. Gelsinler kimin ne ihtiyacı varsa ordan dağıtalım. Emin ol, Ankara'yı da, İstanbul'u da, Türkiye'yi de doyururuz."

-Hastalık soğanda etkili miydi?
"Hastalık etkiliydi. Bir bölgeye sürekli ekince hastalık meydana geliyor. Halbuki arazimiz geniş. Sulama başka yerlere de kaydırılabilse o zaman hastalık fazla olmayacak. Şimdi buna da ziraaat mühendisleri  gelip bakacak. Soğanın içinde bir bozukluk oldu. Soğan buna fazla dayanamıyor. Bir de depolama şartları tam iyi değil. Götürüp rasgele depolama yapıyorlar. Bunlar uzmanlık işi. Soğanın nasıl depolanacağının iyi bilinmesi gerekiyor. Bilgimiz yetersiz kalıyor. Ondan sonra da çürümeler oluyor. Soğanın yüzde 50'si ziyan oluyor. Tarım ve Orman Bakanlığı'ndan depolama ve paketlemede destek istiyoruz. Bizim oraya bir tane bakanlık elemanı gelmiyor."

Bu konuda araya giren Türkiye Ziraat Yüksek Mühendisleri Birliği Genel Başkanı Fehmi Kiraz, "Tarım Bakanlığı da yapıyor hakkını yemeyelim ama yeterli oranda yapılamıyor. Meslektaşlarımız evrak yüküne boğulmuş, evrak memuru olmuş vaziyette. Onları sahaya çıkaracak şeyler yapmak lazım. 10 bin ziraat mühendisi alınmalı istihdam edilmelidir." dedi. 


- Recep Cingöz: "Tarım komisyonu başkanı Yunus Kılıç açıklama yaptı. Aracılar tohum, fide, mazot vererek üreticiyi kontrol altına alıyorlar. Bunu engelleyeceğiz marketler direk üreticiden mal alamayacaklar dedi. Milli tarım projesinde de hangi bölgeye ne ekileceği konusunda çalışmalar var. En büyük sıkıntı da size tohum, avans, akaryakıtta kredi kullandırılması. Bununla ilgili bir çalışma olur mu sizin için?"
"Bunun örneği var. Pancar kooperatifi uygulamasının aynısını yapsınlar. Kopyasını alsınlar buna uygulasınlar. Fazla detaylara girmek istemiyorum başınızı ağrıtmamak için. Pancardaki durumun aynısını soğanda veya bölgesel ne üretiliyorsa onda uygulasınlar.  Temel gıdalarda  bunu uygulasınlar. 
Bizim birinci sorunumuz su,
Suyumuzu doğru dürüst versinler, sözleşmeli ekim yaptırsınlar, tohum, gübre, mazot desteğini peyder pey versinler, çapa zamanı ve hasat zamanı avans versinler. Depolamayı da nasıl yapacaksak ziraat mühendisleriyle destek versinler. Gelsinler başımıza, arkadaş sen bunu böyle yapıyorsun ama bu böyle yanlış desin, şu şekilde daha verimli yaparsın desin. 
Söz dinleriz, biz bilime açığız dinleriz öğreniriz. Avrupa'da 50 kilo süt nasıl alınıyor onu merak ediyoruz bize de öğretin. Bir tarladan 900 kilo buğday nasıl alınıyor bize de öğretin. Ne kadar iyi verim alabiliriz, biz de bunları Avrupa'dan görüp merak ediyoruz. Buğdayı satıyoruz Polatlı borsasında. Ondan sonra buğday, un oluyor, kepek oluyor, yem oluyor, bize iki misli geri dönüyor. Kardeşim 10 tane köyü birleştirin bir araya. Yem fabrikası, un fabrikası kurdurun bize. Tarım bakanlığı desteklesin, mühendislerimiz ve üniversitelerimiz de öncülük yapsın. Bizim çiftçimiz yem üretsin fabrikada. Yem maliyeti et fiyatını arttırıyor, çiftçiye para kalmıyor. 

"SANA MI DÜŞTÜ BU İŞ DEDİLER"
Ankara il tarım müdürüne çıktım. Biz birşeyler yapmak istiyoruz. İnek yardımı yapmışsınız koyun yardımı yapmışsınız internette okuyorum görüyorum biz de istiyoruz dedim. Ağlayan çocuğa mama verilir kimse bizden gelip birşey istemedi dedi. Köyüne git kooperatif kur biz sana yardım edelim dedi. Köye gittim her kafadan ses çıkıyor. Başkan kim olacak dediler hemen. Bu iş yürümez dediler. Sana mı düştü bu iş dediler. Başına bela alırsın dediler. Biz niye yapamıyoruz diye düşündüm o iş öylece kaldı.
Genç çiftçi projesinde inekler dağıtıldı. O ineklerden 1 tane kalmadı köyde. Dört tane inek vermeyle bu iş yürümez. Yem için yonca ekecek alan lazım. Sütünü mamül hale getirip satmazsa bu iş yürümez. En az 20 inek lazım bu iş için. Borç olarak bile verilse gençler razı. Köyden gidip asgari ücretle çalışan 10 bin genç bulurum size. Bu gençlere köye dönecek ortam sağlayalım. O zaman gençler gitmez köyünde durur. Veriyorlar 4 tane inek. Hadi sen genç çiftçi projesinde bu işi yürüt diyorlar. Bir bakıyor çocuk 85 liraya yem alacak, 1 buçuk liraya sütü verecek ondan sonra zarar edecek, şehirdeki işini de kaybedecek. Bu çocuklar köyde kalmaz, burda kalsa zarar edecek. Ama ayda 5-10 bin lira para kazanacak ortamı sağlarsan gençler buradan gitmez. Şehirli yazın tatil yapacak yatlarla, arabalarla gezecek bizim çocuğumuz çamurun içinde niye beklesin. Bir şey oluyor hemen ithalat diyorlar. O zaman eti, patatesi siz de üretin. Gelin kolaysa yapın, köyümüzde alan da var. Yer de vereceğim gelin ekin ama yok kardeşim hemen ithalat!
Eskiden yapağı yün satardık 5-6 varil mazotu alırdık. Şimdi koyunculuk yapan yünü atıyor boşa gidiyor yün ziyan oluyor. Koyunculuk yapmanın bir avantası kalmadı. Polatlı pazarına gittim 54 kuzu aldım besleyip kurbanda sattım. Buna ihtiyacım olmadığı halde yaptım. Güzel yapınca her şey oluyor. Yetkililerle konuşulsun hemen ithalata sarılmasınlar. Nasıl daha iyi üretiriz onu istişare edelim. 
Çoğu köylümüz bilmiyor gübre için merkezi depo yapalım. Takla attırma olayını bilir misiniz? Elimdeki 90 model traktörü 5 bine satıyoruz, bankadan krediyle 150 bine yeni traktör alıyoruz ondan sonra köylü borçtan kurtulmuyor.  Kooperatafiçilik iyi yapılmıyor. Birarada üretim yapmamız lazım. Birleştikçe güçlü oluruz. Devlet bizi organize etsin.  Biz çok şey istemiyoruz. Yatlara kaç liradan veriliyorsa bize de o fiyattan versinler mazotu. Siyasilere de aynen bunları söyledim. Bileğinden tuttum. Su sorunumuzu anlattım. Seçimden sonra halledelim dedi o iş de öyle kaldı. Köyümüzde 59 traktör var 20 traktör bizim köyün işini halleder kooperatifçilik olsa." diyerek çözüm önerilerini sunarak soruları da yanıtladı.

Son olarak çiftçi temsilcisi Ali Fuat Öztürk, biz bu ülkeyi seviyoruz, üretmek istiyoruz ifadelerini kullanarak sözlerini bitirdi.