Barcelona forması giyen milli futbolcu Arda Turan, tarihi maçın detaylarını anlattı, mal varlığı ile ilgili çıkan haberlere yeniden tepki gösterdi.

Fanatik Gazetesi'nde yer alan röportaj şöyle;

‘Türkler bile dalga geçti’

 
“İlk maçta sakatlığımdan dolayı oynamadım, evdeydim. Ki Barcelona’da olma hayalim tamamen Şampiyonlar Ligi’ni kazanmak. Başka hiçbir hayalim yok. Bütün kupaları tabii ki kazanmak istiyoruz ama benim gözüm Şampiyonlar Ligi Kupası’ndan başka bir şey görmüyor. İlk maç sonunda İnstagram’a da koydum, ‘Daha hiçbir şey bitmedi’ dedim. Altına Türkler de dahil dalga geçilen binlerce yorum yazıldı. Gülmeler, dalga geçmeler... Ne ararsan var. Maça çıktık. Oynadıkça maç elenmek ve elenmemekten de daha öteye gitti. İş Barcelona takımına döndü. Barcelona, Barcelona’dır. Yani; oyun, heyecan her şey süper. Stada gelen insanlar mutlu, herkes keyif alıyor. Bir nedeni var bunun; o da takım asla pes etmiyor.” 
 
‘Messi’ye kendini hatırlattım’
 
“Eğleniyoruz, inanılmaz bir baskı kurmuşuz. Sürekli istiyoruz, arıyoruz. Sürekli top bizde, hop oturup hop kalkıyor herkes. Hoca benimle devrede konuşmuştu. Skor farketmiyordu. Oyuna girip neler yapmam gerektiğini harfiyen anlatmıştı. Sakatlıktan dönmüştüm, 5 maçtır oynamıyordum. Skor 3-1 devam ederken oyuna giriyorum, düşündüğüm şeyler var: Takım iyi oynuyor, gol yedik ama hâlâ 3 gol atabiliriz. Benim yapmam gereken; tecrübeli bir oyuncu olarak, dünyanın en iyi oyuncuları da olsalar arkadaşlarıma destek verip, o enerjilerini tekrardan yukarı çıkarmak. Yani ben Leo’ya gidip dünyanın en iyisi olduğunu hatırlatıp, ‘Ayağa kalkmalıyız, bir top daha var, bir top daha var’ diyerek motive ettim.” 
 
‘Sonradan girenlerle başardık’
 
“Bir yandan da taktiksel anlamda iyi olan takıma katkı vermek. Bunu yapmak kolay değil, çünkü 5 maç sonra oyuna giriyorum. Tarihi maç ve kurtarıcı rolü... Aynı enerjiyi vermek zor. Kariyeri boyunca ilk 11 oynamış bir oyuncu için oyuna girip birşeyleri değiştirebilmek daha da zor. Ben, Roberto ve Gomes o gün için bunu çok iyi yaptığımızı düşünüyorum, oyuna sonradan giren oyuncular olarak. Oyun içerisinde ben kaçırdım, Leo kaçırdı, Luis kaçırıyor bir yandan. Kaçıran kaçırana... Neymar da kaçırdı. Oyuna girdiğimde dakika 65’ti... Beni görseniz kalan dakikaları sürekli 3’e bölüyordum. Üç gol bulmamız lazım sonuçta. Şimdi atsak, şu kadar dakika sonra bir daha atmamız lazım şeklinde.” 
 
‘Pique’ye dedim ki...’
 
“İnsan ister istemez böyle bir sıkıntıya giriyor saha içerisinde ama 87’den sonra artık bölecek bir şey kalmadığı için ben de bıraktım bölmeyi. Neymar frikiği atınca topu alıp geri döndük. Ama eler miyiz, açıkçası zordu. Muhteşem bir frikik golü attı, golün mutluluğunu bile yaşayamadan geri geldik. Düşünsenize çoğu takım Şampiyonlar Ligi’nde 6 gol atamadan sezonu bitiriyor. PSG gibi bir takıma 6 gol atabilmek çok zor, işin gerçeği bu. Ama sonra 5. golü atınca dedim ki bu işin olabilme ihtimali var. Bir ara duran top oldu, Pique’yi gördüm, bir şeyler söyledim, ‘Yapabilirsin’ dedim.’ 
 
‘Eğlenenler pişman oldu'
 
“Zaferden sonra soyunma odasında hepimiz şoktaydık. Bunu yapabilecek bir takım varsa o da Barcelona’ydı. Bizimle daha önce eğlenenlerle biz de eğlendik. Bizimle uğraşan insanlara karşı. PSG’ye hiç üzülmedik. Çünkü bazı oyuncuları ilk maçtan sonra el işaretleriyle falan kutlamışlardı. Messi’nin, Neymar’ın, Suarez’in olduğu bir takıma karşı böyle sevinmemelisiniz. Ne olur ne olmaz! Kupada finale kaldık, ligde iddiamız var hâlâ. Ne olacağı belli değil. Her şeyi kazanabilme ihtimalimiz var. Şampiyonlar Ligi’ni  kazanmayı çok istiyorum.”
 
-Unutamadığın asist?
 
“Hollanda maçında Oğuzhan’a attığım pası çok seviyorum. Kolay gibi görünüyor ama o pasın şiddeti o an o kadar zor ki... Pasın şiddetiyle topu önüne alması bir oluyor.” 
 
Unutamadığın gol?
 
“İsviçre’ye 2008’de attığım gol önemliydi. 2008’in kırılma anıydı. Kazakistan’a attığım golü de unutamam. Çünkü o golü attığımda Euro 2016’ya gideceğimizi biliyordum ama böyle olacağını bilmiyordum tabii.” (Gülüyor)
 
-En sevdiğin film?
 
“Gladiatör’ü çok severim, Forrest Gump, Rocky serileri, Esaretin Bedeli, Hababam sınıfı, her gördüğümde izlerim. Baba serisi, aşığım.” 
 
-En sevdiğin dizi?
 
“Kardeşimin dizisi Eşkiya Dünya’ya Hükümdar Olmaz, Black List, Adı Efsane, Game of Thrones” 
 
-İlk araban?
 
“VW Golf, 6 vites ileri. Tesisin güvenlikçisi takla atmıştı. O kadar araba var gidip bizim gariban Golf’ü almıştı. Gitsene oradan bir Porsche’ye falan bin değil mi! (Kahkaha atıyor) Tesise bir geldim herkes güzel haberi verdi bana.”
 
-En sevdiğin stat?
 
“Eski Ali Sami Yen.”
 
-Rakip olarak en etkilendiğin stat?
 
“Eski Ali Sami Yen... Manisaspor’la çıkmıştım. Aşığım o stada. Prekazi’nin bir cevabı var, gözlerim dolar. ‘Aslantepe’yi çok sevmedim’ diyor. ‘Neden abi ya eskisi mi kaldı, ne güzel yeni stat işte’ diyorlar. O da diyor ki; ‘Olsun, babam da öldü ama onu hâlâ çok seviyorum...! Açıkçası yeni statta aynı sıcaklığı bulamıyorum. Mesela Beşiktaş’ın stadı için İnönü’nün sıcaklığını veriyor diyorlar. Aynı yere yapıldı diye herhalde. Merak ediyorum açıkçası.” 
 
'Hak ettiğim saygıyı istiyorum'
 
“‘Aaa her yerde Arda var’ diyorlar. Tabii ki de ben olacağım. Yüzyıllık tarihe baksınlar. Kaç tane Arda Turan var! Fazla mütevazılık kibir göstergesidir...”
 
“Geçen sene İstanbul’a geldiğim gün sayısı 8’i geçmemiştir. Ben buralardan gidince göreceğiz Barcelona’ya, Atletico Madrid’e kaç tane oyuncumuz gelecek!”
 
“Ben kimseden kaçmadım. Magazincisine de konuştuk, spor basınına da, siyasiye de. İstediğim şu; hak ettiğim saygıyı görmek. Hayatın her alanında istiyorum bunu”
 
-Arda Turan olmanın, bu kadar popüler bir yaşantının ne gibi dezavantajları var? Hayatını nasıl tanımlarsın?
 
“Dezavantajları ne biliyor musunuz! Çok göz önünde oluyorsunuz. Hakkınızda sürekli haberler yapılıyor. Benim işim sahada olduğu için insanlar sürekli, ‘Aaa her yerde Arda var’ diyor. Tabii ki de her yerde ben olacağım. Yüzyıllık tarihe baksınlar. Kaç tane Arda Turan var! Portekizliler’in bir sözü vardır; ‘Fazla mütevazılık kibir göstergesidir’ diye... Kaç tane Arda vardır. Ama ben yemin ediyorum size... Geçen sene İstanbul’a geldiğim gün sayısı 8’i geçmemiştir. Milli takımı çıkar, 8 günü geçmemiştir. Geçen gün mesela Arda’nın malvarlığı diye haber yapmışlar. Ne kadar ayıp bir şey ya... 
 
‘Kimseden kaçmadım!’
 
“Senede zaten dünya kazanan oyuncunun haberi bu mu! Kazandığım kupaları mal varlığı gösteren güzel bir fotoğraf vardı. Benim kariyerim zaten kazandığım kupalar. Böyle mi maddiyata çeviriyoruz. Ben hayatım boyunca kimseden kaçmadım. Arka kapıyı sormadım hiç. Magazincisine de konuştuk, spor basınına da, siyasi basına da. Sadece istediğim şu; hak ettiğim saygıyı görmek istiyorum. Hayatın her alanında görmek istiyorum bunu.”
 
‘Kim gelmiş, oynamış’
 
“Çünkü ben ülkenin değeri olarak saygısını gösteriyorum. Ben buralardan gidince göreceğiz Barcelona’ya, Atletico Madrid’e kaç tane oyuncumuz gelecek! Emre abiye sorun anlatsın. Bizim küçükken, ‘Çok büyük oyuncu’ dediklerimizin kaç tanesi buralara gelip oynamış! Hepsi abilerimiz... Ama rica ediyorum. Burada bir başarı varsa... Ülkenin gençlerine bir örnek, hayal olabiliyorsak kıymeti bilinsin bunun. Bugün dünyanın en büyük maçında, tarihin en büyük maçında, en kritik anında belki ‘kurtarıcı’ olarak oyuna giriyorum. Adam diyor ki; ‘ne yaptın 6-1’lik maçta?’... Ne mi yaptım? Sen hangi gözle izliyorsun maçı veya nasıl bir bakış açısıdır. İyiyi değil, kötüyü görüyoruz. Anlatmak istediğim bu. Eleştiri olur ama iyisini, güzelini görmek önemli.” 
 
'Milli takımda bana yazık ettiler'
 
“18 maç kaybetmemişim ben, Hırvatistan’la İspanya’ya yenildik diye -daha elenmemişiz- ıslıklandım ben ya. Allah aşkına olur mu! Hak mıdır, hukuk mudur! Bir de buna karşı konuşunca eleştiriliyoruz”
 
“Milli takımda yaşadıklarımı hâlâ hatırlıyorum geriye dönüp baktığımda. Yazık günah değil mi bu ya... Konu Arda meselesi değil. 18 maç kaybetmemişim ben, Hırvatistan’la İspanya’ya yenildik diye -daha da elenmemişiz- ıslıklandım ben ya. Allah aşkına olur mu! Hak mıdır, hukuk mudur! Bir de buna karşı konuşunca eleştiriliyoruz. Kanserli çocuklar için Puyol’la oyun oynamaya gittim geçen gün. Bütün herkes spor yapıyor. Gündüz ikide Türkiye’de bir spor salonuna gitsen bomboş. Ne spor yapma kültürümüz var, ne spor sevme kültürümüz var. 
 
‘Başarılıysan sevmezler!’
 
“Bırak sporu bizim sevme kültürümüz yok. Biz sevme kültüründen uzak kalmışız. Sevemiyoruz. Sen başarılıysan seni sevemiyoruz. Bana baktın mı bin tane kusur görürsün. Emre Çolak’ı yerden yere vuruyorlardı. Çocuk aslan gibi top oynuyor. İlk fırsatta gösterdi, Deportivo’da neler yapıyor.” 
 
'Sanıyorlar ki ben sürekli yatıyorum!'
 
“Hayatıma sonsuz şükrediyorum ama zorlukları da yaşanmadan bilinemez. Bence bu yapılanlara saygı duyulmalı. Kimse, ‘al kardeşim senin olsun’ demiyor. Çalışarak kazandık, ne kazandıysak” 
 
“Cem Yılmaz’ın çok güzel bir lafı var. Bayılıyorum; gençler için de çok önemli. Demiş ki; ‘Benim tanıdığım bütün başarılı insanların tek bir ortak noktası var: O da çalışmak, çalışmak, çalışmaktır... Benim hayatıma kim sonradan girip, gelir evime misafir olursa der ki; ‘Ya Arda biz seni böyle bilmiyorduk. Benim hayatımda düzenli yemek yemek zorunluluk, öğlen uykusu zorunluluk. Belli bir saatte yatmak zorunluluk. Emre abiyle mesela arada şakalaşırız, ‘Gizli profesyoneliz’ biz diye. İnsanlar sanıyor ki ben böyle bütün gün geziyorum, yiyorum, içiyorum, uçaklar, tatiller falan. Arada bir de top oynuyorum. Böyle bir şey yok. Eğer ben vücuduma iyi bakmasaydım burada olabilir miydim!” 
 
‘12 senedir üst düzeydeyim’
 
“Ben 10-12 senedir; 18 yaşımdan beri en üst seviyede futbol oynuyorum; Galatasaray, Atletico Madrid ve Barcelona... Ve devamlı da oynadım, milli takım da dahil olmak üzere. Bu işte kendine bakıp, çalışmak zorunluluk. Ben, çalışmaktan başka bir şey bilmiyorum. Ben çalışırım, tevekkülümü yaparım, gerisi Allah’tan. Yaşadığım hayatıma sonsuz şükrediyorum ama hayatımın zorlukları da yaşanmadan bilinmeyecek bir şey. Bence bu yapılanlara saygı duyulmalı. Kimse, ‘al kardeşim senin olsun’ demiyor. Çalışarak kazandık, ne kazandıysak. Bir sürü yetenekli oyuncu var.”
 
-En sevdiğin araba modeli?
 
“Aston Martin. Çok seviyorum. Bayılıyorum gerçekten.” 
 
-Garajda Ferrari var ama?
 
“Ferrari çok güzel araba ama onu fazla kullanmıyorum.” (Gülüyor)
 
-En sevdiğin yatırım?
 
“Possible yatırımını çok sevdim. Çünkü ötekiler mala mülke, bu hayata, insana yatırım.”
 
-Saat markası?
 
“Patek Philippe.”
 
-En sevdiğin yemek?
 
“Annemin taze fasulyesi. Ama artık tavuklu salata.”
 
-En sevdiğin restoran?
 
“Madrid’te Ten Con Ten. Çok severim.” 
 
-Kahve mi çay mı?
 
“Soru değil... Çay var içersen. Bazen kahve ama çay vazgeçilmezim. Suarez, Messi de öyle. Ellerinde, seyahatte sürekli çay var. Demlikle geziyorlar.”
 
-Futbolcu olmasaydın ne olurdun?
 
“Çocukken pilot olmayı çok istiyordum. Bir de siyasetçi olmak istiyordum. (Gülüyor) Kalbimdekini söylerim her zaman. Bu da böyle benim için.” 
 
-El Clasico mu, Galatasaray-Fenerbahçe derbisi mi?
 
“El Clasico’da profesyonelsin. Galatasaray-Fenerbahçe maçında ise taraftarsın. Ama tartışmasız El Clasico en büyük derbi tabii ki.”
 
Unutamadığın maç?
 
“Şampiyonlar Ligi finali... Oynayamadım ama unutamam. Öyle olması gerekiyormuş.” 
 
-Futboldaki idolün?
 
“İniesta... Tanıdıktan sonra bu daha da arttı.(internetingazetesi)