Ekrem İmamoğlu, Genel Başkan Özgür Özel’in katılımıyla gerçekleşen İstanbul Lansmanında "İstanbul'a hizmette tam yol ileri" sloganıyla damga vurgu.

 

Cumhuriyet Halk Partisi’nin İstanbul adayı Ekrem İmamoğlu olmuştu. Büyük rekabetin olduğu İstanbul’da ilçe belediyeleri açısından da kritik bir mücadele var.

İstanbul’u kazanıp hem de meclis çoğunluğunu sağlamak isteyen CHP, Özgür Özel’in katılımıyla Haliç Kongre Merkezinde toplantı gerçekleştirerek belirli stratejiler ortaya koydular.

sözcü.com yazarlarından Özlem Güvemli’nin aktardıklarına göre, CHP Genel Başkanı Özgür Özel, CHP İstanbul İl Başkanı Özgür Çelik, genel başkan yardımcıları, milletvekilleri, belediye başkanları toplantıya katıldı. “İstanbul’a hizmette tam yol ileri”, “İmamoğlu görevde İstanbul emin ellerde” pankartları salonda yerini aldı.

Toplantıda kürsüye ilk olarak çıkan CHP İstanbul İl Başkanı Özgür Çelik “İstanbul 2019’dan beri katılımcı, adil bir yönetim tarafından yönetiliyor. Ekrem İmamoğlu yönetiminde önemli başarılar elde etti. Bu başarılar büyük engellemelere maruz kaldı. Hizmetleri engellemeye çalışanlara sesleniyorum. Burada cezalandırmaya çalıştığınız CHP değil, Ekrem İmamoğlu değil, İstanbullulardır ve İstanbullular bunu görüyor." dedi.

Çelik’in ardından kürsüye CHP Genel Başkanı Özgür Özel geldi. Özel:

“Sivil bir anayasamız yok ama hepimizin mutabık olduğu maddelerin yer aldığı anayasamız var. Öyle yapay bir gündemle karşı karşıyayız, birileri çıkıp bu madde benim için yok diyor. Sebebi kendi güttüğü kan davası.

Birileri devletin temeli olan anayasayı yok saymaya kalkıyor. Bütün yetki bende diyen birisinin kişisel kini yüzünden olmaktadır. Onun davası kini Gezi davasıdır. Elbette 16 milyon İstanbullu olanı biteni bilmektedir. Burada 16 milyon İstanbullunun temsilcileri var. 

Burada iki büyük ailenin temsilcileri var. Birisi Cumhuriyet Halk Partisi ailesidir, diğeri İstanbul. Bu iki ailenin ortak bir çocuğu var: Tayfun Kahraman. Burada Tayfun Kahraman nezdinde, Can Atalay’ı, Osman Kavala’yı, Çiğdem Mater’i selamlamak isterim. 

Bugün Gezi Parkı yerinde duruyorsa Mücella Yapıcı sayesinde, Can Atalay sayesinde, Mine Özerden sayesinde duruyor. Bugün AKM, AKM olarak duruyorsa arkadaşlarımız sayesinde duruyor. Şimdi diyorlar ki bunlar "bize darbe yapmaya çalıştılar." Mahkeme salsa da salmam diyor. Her şeye ben karar veririm diyor. 

İstanbul’un iki güzide takımı 100’üncü yılın son derbisini oynayacak. Alıp onları Riyad’a götürüyorlar. Sanki bilmezmiş gibi onlar gelince Anıtkabir’e gitmiyorlar.

Sanki bilmezmiş gibi senin bir adım önüne gelip ‘Merhaba asker’ diye Türkçe selamlamaktan yani Türkçe’yi saygıyla ağzına almaktan imtina eden birinin ne yapacağını bilmezmiş gibi İstanbul’un, İzmir’in Türkiye’nin hak ettiği son derbiyi götürüyor ve orada Gazi Mustafa Kemal’i utanmadan pazarlık konusu yapmaya niyetleniyorlar sonra biz çıkıp her şeyden sen sorumlusun da bu konuda neden sorumlu değilsin diye sorduğumuzda açıklama yaptırıyorlar cumhurbaşkanımızın bu konuda bir dahli yok, bunu kulüplere sorduk biz yaptık diye.” şeklinde konuştu.

 

İmamoğlu Atatürk’ün Sözüyle Konuşmaya Başladı

Özgür Özel konuşmasını sonlandırdığında Ekrem İmamoğlu’nu kürsüye davet etti. Kürsüye İBB çalışanları ile birlikte çıkan İmamoğlu:

"Aziz Atatürk'ten aldığımız ilhamla her türlü engeli rağmen az zamanda çok ve büyük işler başardık.

İşte bu cesaretle bir kez daha İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı aday tanıtım toplantısı için karşınızdayım.

Sizlerin iradesiyle 2019'da bu şehirde köklü bir değişim gerçekleştirmeyi başardık. Sizlerin desteğiyle biz başardıkça, onlar 25 yılda yaptıklarını bizim 4,5 yılımızla kıyaslamak zorunda kaldı. Başarı hepimizin başarısıdır. Başarı, İstanbul'un başarısıdır. Tüm inancımla söylüyorum ki, İstanbul olarak başarmaya devam edeceğiz. 31 Mart 2024'te sizlerin iradesiyle İstanbul'u yeniden kazanacağız. Ve Allah'ın izniyle daha büyük işler başaracağız. Çünkü engellemelere karşı bağışıklık kazandık. Hizmet ürettik, tecrübe kazandık. Önümüze çıkartılan zorlukları ve engelleri aşa aşa ustalaştık. Başarıya nasıl ulaşacağımızı artık çok iyi biliyoruz. İstanbul başardı.

İstanbul yeni bir ses, yeni bir nefes, yeni bir vizyon istiyordu. İstanbullunun iradesi değişimle sonuçlandı. Peki işlerine gelince 'millet iradesini’ ağızlarından düşürmeyenler ne yaptılar? Demokrasi tarihimizin en büyük utancına imza attılar. Milletimizin iradesini çiğnediler. 16 milyonun kul hakkını yediler. 16 milyon İstanbullu bizi ikinci defa ve çok daha büyük bir farkla iş başına getirdi.

Bu büyük millet o gün sadece demokrasiye sahip çıkmadı. İstanbul’da çok güçlü bir değişim talep ettiğini de dünyaya ilan etti. Biz de o günden itibaren ‘bir marifet, bin mazeretten iyidir’ diyerek işe koyulduk. Onlar ‘seni topal ördek’ yapacağız dedikçe, biz atom karınca olduk. Onlar ayağımıza pranga bağladıkça, biz zincirleri kırdık. Onlar milleti bölmeye çalıştıkça biz kucaklaşmadan yana olduk.

Ve İstanbul’a hizmette tarihin en hızlı koşucusu olduk. Bizi durduramayacaklarını anladıkça kızgınlıkları arttı. O kadar kızdılar ki, Ankara’da ne kadar müfettiş varsa üzerimize gönderdiler. Onlarca yıl kapısından tek denetçi girmemiş birimlerimiz ve iştirak şirketlerimiz müfettişlerin yeni daimî mesai mekânı oldu. 

Durmadılar. Daha önce kazandığımız konularda bile yeni davalar açtılar. İçi boş gerekçelerle davalar açıp, özel görevlendirilmiş hakimlerle kararlar verdirdiler. Bakanından milletvekiline, gazetecisinden bürokratına her gün yeni bir yalana sarıldılar.

Her gün bize karşı başka bir yeni algı operasyonu yaptılar. İftira üstüne iftira attılar. Peki, biz ne yaptık? Tüm engellemelere inat işimize baktık. Kazanan İstanbul oldu. Kazanan Türkiye oldu.

Bizden önceki yönetim, iktidarla aynı partiden olduğu halde hizmet üretmekten uzaklaşmıştı. İsraf düzeni İstanbul’un kaynaklarını tarumar etmişti. Metro projeleri durdurulmuş, iştirak şirketleri vergi borcuna batırılmış ve ihale yasaklısı olmuş... Müteahhitlere karşı boynu bükük ve otobüsüne aldığı akaryakıtın borcu icralık olmuş bir belediyeydi. Kasasında sadece 6 milyon lira bırakılmış bir belediye teslim aldık.

Nasıl bir kasa devraldığımızı anlayın. Ardından tüm dünya insanlık tarihinde görülmemiş bir salgın geçirdi. Yanlış ve kasıtlı politikalarla ülkemiz çok ağır bir ekonomik krizin içine sokuldu.

Çalıştığımız her işin, yürüttüğümüz her projenin maliyeti katlandı. Ama israfı bitirdiğimiz için bütçemizin bereketi arttı. Onların ürettiği işlerin iki katını, onların harcadıkları bütçenin yarısına bitirmeyi başardık. Onlar taksi sorununu çözmemizi engellerken…Onlar 300 metrobüs satın almamız ve Beylikdüzü - Sefaköy Metrosu’nun başlatabilmemiz için 2 yıldır tek bir imza bile atmazken...

Onlar Allah’ın her günü devasa medya güçleriyle tek bir ağızdan ‘İstanbul için ne yaptınız, neyi başardınız’ diye algı operasyonları yaparken... Biz İstanbul’da her gün yeni temeller attık, her gün projeler tamamladık. Çok şükür içim rahat...” dedi.

 

Ceketini Çıkarttı

İmamoğlu 5 yıl boyunca kente sundukları hizmetleri ulaşım, altyapı, sosyal yardımlar, çevre, afet olmak üzere 5 başlık altında sıraladı. Bu sırada salondan yükselen sloganlar eşliğinde ceketini çıkaran İmamoğlu “Sayın genel başkanım biz 6 çıkarttığımız o ceketi hiç giymedik, Türkiye’de iktidar olana kadar da giymeyeceğiz” diyerek İBB’nin hizmetlerini anlattı.

Bu sırada “Erdoğan korkma adayını açıkla” sloganları atılması üzerine de İmamoğlu “Ben adayı hiç merak etmiyorum siz niye merak ediyorsunuz” diye espri yaptı. Daha sonra İmamoğlu:

“Yeni bir hizmet, yeni bir fayda sunmadığımız, geçmişte almakta olduğu hizmetin kalitesini ve miktarını artırmadığımız tek bir yurttaşımız kalmadı. Hangi kriterle bakarsanız bakın, her alanda bizden önceki 25 yıllık dönemin ortalamasından çok daha fazla yatırım ve çok daha hızlı icraat yaptık.

Çok daha az bütçeyle bu şehrin her ilçesine, her mahallesine çok daha fazla çözüm ürettik. Bütün bunlar, Türkiye tarihinde benzeri görülmemiş adil, halkçı ve demokrat uygulamalar oldu. Yaptığımız her işte, aldığımız her kararda İstanbul’un muhafızı olma bilinciyle hareket ettik. 2019’da biz seçilmemiş olsaydık neler olurdu bir düşünün...Bu şehrin halka çevrilmiş kaynakları israf düzeni temsilcilerinin ceplerine akmaya devam ederdi...

Bu şehrin gurur kaynağı olan halkçı belediyecilik yerine 'ben yaptım oldu belediyeciliği’ çevreyi talan etmeye devam ederdi. Biz seçilmemiş olsaydık, bu halkın çocukları, ücretsiz süt, burs, yurt ve kreş gibi kamusal desteklerden mahrum kalırdı.

İstanbullu kendi hakkına sahip çıkmasaydı şimdiye bunlar çoktan beton kanal ile İstanbul’u baştan başa yarmış, temiz su kaynaklarımızı kirletmiş, İstanbul’un Trakya ile bağlarını koparmış, kentimizi kocaman yalnız bir ada haline getirmişlerdi.

Sadece bununla da kalmaz, kamu kaynaklarını, atalarının emanetini saçıp savuran bir mirasyedi gibi har vurup harman savururlardı.

İstanbul Modeli sadece hizmet değil adil hizmet belediyeciliğidir. İstanbul Modeli sadaka dağıtan değil, her vatandaşa haysiyetli yaşam sürme imkanları üreten belediyeciliktir. İstanbul Modeli günübirlik değil, kalıcı çözüm üreten belediyeciliktir.

31 Mart 2024’te oylarınızla İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne yönelik engellemelerin yol açtığı israfı da bitireceksiniz. İnanıyorum ki, büyük bir çoğunlukla bize yeniden ve çok güçlü bir onay vereceksiniz.

İBB meclisinde iş yapmamızı kolaylaştıracak bir çoğunluğu bize verdiğinizde, Daha fazla ilçeyi bizim yönetmemizi sağladığınızda, İBB ile ilçenizin belediyesi ortaklaşa ve çok daha hızlı çözüm üretecek, proje tamamlayacak. İstanbul’da hizmet ziyafeti başlayacak.  

Sizlerin kararlı iradesi görüldükten sonra iktidar, vatandaşla daha fazla inatlaşamayacak. Biz de hiçbir komplekse kapılmadan, hiçbir siyasi hesabı düşünmeden, zaten ilk günden beri talep ettiğimiz şeyi yapacağız: Hükümetimizle birlikte, daha yakın ve daha çok çalışacağız.  Bu işin başka bir yolu yok. Hiçbir iktidar, ülkenin en büyük şehrinin açık ve net iradesini yok sayamaz. Biz siyasetçiler bu milletin hizmetkârlarıyız.

İktidar bugün yetişmiş insan kaynağımız ve milletin ortak değerleriyle kavga içinde. Milletin yetişmiş evlatlarını elitlikle suçlayıp milli olmamakla ötekileştirirken ülkemiz yetersiz insan kaynağı ile yönetilmeye mahkûm ediliyor. Türkiye bunu hak etmiyor.

Çağımızda bir şehri aklınıza estiği gibi tek başınıza aldığınız kararlarla yönetemezsiniz. Hele İstanbul’u hiç yönetemezsiniz. Önce şehrinizi nereye taşıyacağınıza karar vermelisiniz.

Biz şehrimizi stratejik bir plan dahilinde yönetiyoruz. Dünya krizde, bölgemiz krizde, ülkemiz siyasal, ekonomik ve toplumsal olarak krizde. Bizim iddiamız yalnızca İstanbul için değil dünyaya, bölgeye ve ülkeye örnek ve öncü bir İstanbul vizyonu hayata geçirmektir. Çünkü İstanbul hem bu ülkenin hem de dünyanın gözdesi. Biz çocuklarımıza bırakacağımız bir şehri planlıyoruz.  

31 Mart 2024, İstanbul’da 5 yıl önce başlattığımız büyük yolculuğun hızlanacağı yepyeni bir dönemin başlangıcı olacak. İstanbul, gelecek güzel günlere doğru daha sağlam, daha kararlı, daha hızlı adımlarla yürüyecek.

 

Tam Yol İleri

İstanbul’da kendimizle de yarışacağımız büyük ilerleme hamlesi başlatacağız. Daha adil İstanbul için, daha yeşil İstanbul için, daha özgür İstanbul için, daha ulaşılabilir İstanbul için, krizlere ve afetlere daha dayanıklı İstanbul için, girişimciliğin ve yaratıcılığın merkezi İstanbul için, tarihi mirasa sahip çıkan İstanbul için, gençlere eşit fırsatlar sunan İstanbul için tam yol ileri.

Biz İstanbul’da geride bıraktığımız bu 5 yılda işleri rayına oturttuk. İstanbul, bu sağlam raylar üstünde ilerliyor, daha da ilerleyecek. İstanbul’a ihanet ettirmeyeceğiz.

İstanbul’a ihanet ettik diyenler bir daha o makamlara oturmayacak. İstanbul’u yönetmek için çok hazırlıklı ve çok kararlıyız. Bizim bir farkımız var. Biz adaletli, halkçı, Atatürk milliyetçisiyiz. Biz bu ülkeye yurttaşlık bağlarıyla bağlı her vatandaşımızı aynı derecede eşit, onurlu ve saygın kabul eden insanlarız. 

Biz söz verip yapanlardanız. Biz 7-8 yıldır ha bu yıl şahlanıyoruz, ha öteki yıl şahlanıyoruz, olmadı daha ertesi yıl şahlanıyoruz diyenlerden değiliz. Son şahlanış da 2024’e kaldı malumunuz. Ama onlardan bir isteğim var…

İsraf düzeni olarak bize engel olmak, itibar suikastı yapmak ve İstanbul’un kaynaklarına göz koymak yerine gelin önce şu ekonomiyi düzeltin. Enflasyonu düşürün. On milyonlarca vatandaşımızı inim inim inleten şu derin yoksulluğa son verin. Gelin hukukun üstünlüğünü yeniden hâkim kılın. Bu ülkeye adaleti geri getirin.

Suçsuz yere içeri attığınız muhalifleri serbest bırakın. Sırf maddi nedenlerle ailesini, okulunu, ülkesini ve geleceğini terk eden gençlere gelecek borcunuz var. Siz önce onu ödeyin.

Hiçbir şey yapamıyorsanız, gelin Türkiye’nin güvenlik ve sığınmacı sorununu bitirin. Her gün operasyon oluyor bütün çetelerin isimlerini öğrendik. Türkiye’de güvenlik sorunlarına neden olmuş eski yöneticilerinize de dava açacak mısınız?

Bizim hayalimiz; ana gibi merhametli, şefkatli, adaletli, ana yüreği gibi temiz, anamızın gönlü gibi zengin bir İstanbul’dur. O anki bize, önce atamız Fatih Sultan Mehmet’in, sonra da büyük önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ün emanetidir.  

İstanbul hepimizin evidir ve evi olmaya devam edecek. Ey aziz İstanbul sana söz; biz yeni dönemde de durmadan, dinlenmeden atom karıncayı geçecek şekilde çalışmaya devam edeceğiz. Seni refahın ve adil paylaşımın huzur ve mutluluk dolu şehri yapacağız. Sevgili peygamberimiz ‘işi ehline bırakınız’ demiş.

Siz kendi işinize bakın ve halka hizmet işini ehline bırakın. İstanbul emin ellerde yönetiliyor, yönetilmeye devam edecek. İçiniz rahat olsun, İstanbul’un muhafızı olacağız. Bu aziz şehre ihanet edilmesine bir daha izin vermeyeceğiz. Çünkü İstanbul’a ihanet eden Türkiye’ye ihanet eder. 

Sözlerime son verirken, başta benim partim CHP olmak üzere her siyasi partiye üye olan, her siyasi görüşten İstanbulluları bir kez daha liyakati ve İstanbul’u ileriye taşıyacak ekibi seçmeye davet ediyorum.

İstanbul senin kalendir. İstanbul’u birilerinin hırslarına kurban edilmeyecek kadar değerlidir. Hep birlikte başaracağız. Tam yol ileri, her şey çok güzel olacak.” şeklinde konuşmasını sonlandırdı.