İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu İBB Muhtarlık İşleri Daire Başkanı Yavuz Saltık'ın yargılandığı davaya ilişkin "Bir haftadır uyku uyuyamıyorum. Yargımız hakkında iyi şeyler düşünerek uykusuz kaldım" dedi. 

 

İBB Muhtarlık İşleri Daire Başkanı Yavuz Saltık'ın yargılandığı davaya ilişkin "Bir haftadır uyku uyuyamıyorum. Yargımız hakkında iyi şeyler düşünerek uykusuz kaldım" dedi. 

 

Gazete Duvar'da yer alan habere göre; İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin (İBB) 8 kreşi İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun katılımıyla açıldı. Eski devlet bakanlarından Önay Alpago, CHP milletvekilleri Ali Gökçek, Suat Özçağdaş, CHP PM üyesi Onursal Adıgüzel Mehmet ve Beylikdüzü Belediye Başkanı Mehmet Murat Çalık da toplu açılış törenine katıldı.

 

Toplu açılış töreninde konuşan İmamoğlu, İBB Muhtarlık İşleri Daire Başkanı Yavuz Saltık'ın, İBB Sosyal Hizmetler Daire Başkanı olduğu dönemde "Din Alimleri Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği’nin (DİAYDER) PKK ile iltisakını araştırmadan derneğe yemek kartları verdiği" gerekçesiyle 15 yıla kadar hapis talebiyle yargılandığı davayla ilgili, "Bir hafta önce ise bir savcı, 15 yıl hapis cezasıyla ilgili bir mütalaa verdi hakkında. Bir haftadır ben uyku uyuyamıyorum. Yargımız hakkında iyi şeyler düşünerek uykusuz kaldım. Yani ben, yargıya güvenerek, doğru karar alacağına olan inançla, tek cümle de etmemeye gayret ettim" dedi.

 

İmamoğlu'nun konuşmasından öne çıkanlar şöyle oldu:

 

KDV DAHİL AYLIK 1200 LİRA ÜCRET ALIYORUZ:

 

Yaptığımız 8 kreşle, 823 ailenin hayatı kolaylaşacak aynı zamanda. Bu kreşlerde çocuklarımız en modern, en sağlıklı koşullarda yetenekler kazanacak ve hayata yenik değil, eşitlenerek başlayacak. Kreşlerin, böylesi bir tarihi bir dönemde, her yönüyle Cumhuriyet fikrine ve Cumhuriyet’imizin yüzüncü yılına çok yakışan bir hizmet olduğunun, çok simgesel değeri olduğunun altını çizmek isterim. Hemşehrilerimizin çok zor bir ekonomik dönemde aile yaşamlarını sürdürdüklerinin farkındayız. Attığımız her adımın, ortaya koyduğumuz her hizmetin, bir yanıyla da bu ekonomik zorlukları ortadan kaldıran, hafifleten çalışmalar olduğunu söylemek isterim. Biz, örneğin burada, KDV dahil aylık 1200 lira ücret alıyoruz. Bu, bugünün ekonomik koşullarına göre çok düşük bir ücrettir. Ama biz bunu nasıl yapıyoruz? İşte bugünün ekonomik koşullarında ihtiyacı olan ailelerimizin bu desteği almalarıyla, çocuklarını kreşlere vermelerini sağlama amacıyla yapıyoruz. Ama bu tam da aslında iktisadı önde tutan, tasarruflu ve bereketli bir bütçeyi yönetme kabiliyetini ortaya koymanın karşılığı. İşte bu sebeple biz, binlerce çocuğumuza bu şekilde, bu mali düzenle eğitim veren bir kurum oluyoruz.

 

KURUMUMUZDAKİ İSRAF DÜZENİNE SON VERİYORUZ: 

 

Bugünün zor ekonomik koşullarını, ‘Ben bilirim’ diyen aklın izinden giden bir kamu yönetimi düzeninin bizi ne yazık ki bugünlere getirdiğini unutmayalım. Ama kötü yönetilen ekonomik düzenin altında ezilen bizler, toplumun her ferdi, bu konuda bir dayanışma içerisinde oluyor. Yine özellikle belediyelerimiz, bizler, bu konuda, bu zor ekonomik koşullarda vatandaşlarımızın yanında duruyoruz. Kurumumuzdaki israf düzenine son vererek, İstanbul'u, adaletli ve bereketli bir bütçe yönetimine kavuşturarak, bu hizmetleri veriyoruz. Ve daha fazla vermeye devam edeceğiz. Bundan sonraki kalan bu dönemle ilgili, kalan süre içerisinde, göreceksiniz ki her günümüz, her haftamız yeni açılışlarımızla, yeni temel atmalarımızla devam edecek. Her birisi aslında çözüme kavuşturulan bir sorunun ortadan kalktığını size gösterecek. Yani bir bölgede, sadece bir avuç insan siyasi sebeplerden dolayı mutlu olsun diye değil, toplumun ihtiyaç duyduğu, sorunların çözüme kavuştuğu projeleri harekete geçireceğiz. Talan dönemi böyle geçirdikten sonra, Cumhuriyet’imizin ikinci yüzyılına adım atarken, göreceksiniz İstanbul'un bu modeliyle beraber, çok daha özel, çok daha kudretli, çok daha halkla iç içe bir başka yılını da hep birlikte başlatıyor olacağız. Bundan en ufak bir şüphe duymuyorum.

 

DERTLERİ EKREM AŞAĞI, EKREM YUKARI: 

 

Daha önce siyaseten ayrışmış, birbirinden uzaklaşmış, mesafe konmuş muhtarlarımız vardı. Şimdi ise biz, bu dönemde muhtarlarımızla dayanışmayı ön plana koyduk. Çünkü biz, insanları birbirinden ayır eden veya birbirinden taraf gibi sağa sola savuran insanlar olmadık. Onları da toplum seçti diyerek, saygı duyduk. Bugün biraz muhtarlara değindim; sebebi var. Biz, dönem başladı başlayalı, seçim ortamı da dahil, öyle laflar işittik, öyle şeyler yaşadık ki, bazen bu kötü aklın yaratıcılığıyla ilgili gerçekten ben bile şaşkınlığa uğruyorum her gün. Bu kadar kötülüğe dönük marifet üreten insanlara diyorum ki, ‘Biraz da iyiliğe çalışsanız, bu ülke çok daha iyi olacak.’ Yani gidip, ne bileyim, metronun merdivenlerine taş koyarak veya bir demir parçası koyarak, onları bozmaya çalışmak ya da yol güzergahı üzerinde bir işi, bir sistemi bozmaya çalışmak… Yani bir kurumu kirletmek; İETT, Halk Ekmek gibi… Saçma sapan girişimlerin içinde bulunmak… Koca koca televizyon kanallarını veya medya kuruluşlarını bu işe seferber etmek… Nedir tek dertleri? ‘Ekrem'i kötü yapalım. Ekrem aşağı, Ekrem yukarı…’ O kötü insanların kafasına Ekrem kadar taş düşsün diyeceğim ama diyemiyorum. Ben, öyle bir mizansen, kötülük bile olsa, onlar için düşünecek bir akla sahip değilim. Yine de öyle bir şey olmasın. Sadece, ‘Allah akıl versin’ diyorum onlara. Başka da bir şey demiyorum.

 

YAVUZ SALTIK TEPKİSİ: 

 

Benim ta Beylikdüzü'nden beri yol arkadaşım olan, Sosyal Hizmetler'de 5 katına çıkarttığımız yardımların başlangıcında onun da imzası olan, sonrasında bu muhtarlarımızın da kardeşliği ve birliği için çalışmaları adına yoğun bir çaba içerisinde olan bir arkadaşım (Yavuz Saltık), şimdi Muhtarlık Daire Başkanımız, bugün yargılandığı mahkemeden beraat aldı. Bir hafta önce ise bir savcı, 15 yıl hapis cezasıyla ilgili bir mütalaa verdi hakkında. Bir haftadır ben uyku uyuyamıyorum. Yargımız hakkında iyi şeyler düşünerek uykusuz kaldım. Yani ben, yargıya güvenerek, doğru karar alacağına olan inançla, tek cümle de etmemeye gayret ettim. Yoksa içim çok dolu. Ve sonuçta beraat etti arkadaşımız. Bir savcı, niye böyle yapabilir? Bilmiyorum. Ve temel şey ne? Efendim neymiş? Terör örgütüne yardım etmiş. Ya Allah aşkına; ne Ekrem İmamoğlu'nu, ne bir yol arkadaşını -Neymiş? FETÖ'cüymüş! Neymiş? PKK'ymış!- hiçbir terör örgütüyle yan yana koyabilecek akıl, bu ülkede yok. Ekrem İmamoğlu ne şahsı adına ne de yol arkadaşları adına, buna müsaade edecek bir kişilik değildir. Bazen yargısız infaz çabası içerisinde olan insanlara sesleniyorum: Neyle yargılandı bu kardeşimiz, Yavuz Bey biliyor musunuz? Bir derneğe verdiği 272 adet, 150 liralık yardım kartı dağıtmak üzerinden bu cezaya mahkum edilmeye çalışıldı.

 

BU ADIMLAR, SEÇİME DOĞRU NELER YAPACAKLARININ ÖN SİNYALLERİ: 

 

Muhtarlarım bilirler; her bir muhtarıma neredeyse her yıl o kadar kart veriyoruz yoksullara versin diye. İstanbul'da 1000’e yakın muhtar var. Bunu niye söylüyorum? Şundan: Ortada verdiği dernekle ilgili bir hüküm yok henüz. O dernekle ilgili hüküm olmadığı gibi, içeride tutuklu da kimse yok. Ama burada, birini 15 yılla tutuklamaya çalışıyorsunuz. Olacak iş değil. Yani bu ne biliyor musunuz? Seçime doğru atılan bu adımlar, seçime doğru daha neler yapacaklarının ön sinyalleri, fragmanları. Yani yarın Ekrem'e neler diyecekler? Ekrem'in bir kısım yol arkadaşlarına neler diyecekler? Neler yakıştıracaklar? İşinize bakın. Buradan sesleniyorum. Kameraya bakarak sesleniyorum. Bu işin içinde kim varsa, en tepesinden en aşağıya; bir avuç insan, işinize bakın. Bu vücuda leke yapışmaz. Yakınındaki hiçbirine de yapışmaz. Onu söyleyeyim. Bugünden bunu ifade ediyorum: İşinize bakın, iş üretin. Gelin bizimle marifetinizle, işinizle yarışın. ‘Ben daha iyi yapacağım’ deyin. Bunu anlarız. Ama bize leke atarak kazanacağınızı sanıyorsanız, 23 Haziran 2019’da yediğiniz o 806 bin farklılık demokrasi tokadının daha alası geliyor 2024’ün 31 Mart'ında. Bu kötü yoldan vazgeçin. Kararlı yolculuğumuz, sadece ve sadece 16 milyon insanına kararlı hizmet yolculuğudur. Ne bir kişiye tabiiyiz ne sadece bir partinin hükmü altındayız. Biz, milletimizin hizmetine koşan, mensubu olduğu partiye de layık bir birey olmaya çalışan ahlaklı, erdemli, iyi insan olmayı ilke edinmiş, devletine, milletine layık, Türkiye Cumhuriyeti'ne layık, Cumhuriyet’in kurucu değerlerini omuzlarının üstünde taşıyan, Mustafa Kemal Atatürk'e layık birer evlat olmaya devam edeceğiz. Bunun altını çizeyim. Her şeye rağmen, yargının bugün verdiği kararın Türkiye Cumhuriyeti Devleti adaleti adına doğru bir karar olduğunu, mutluluğumu beyan ediyorum.