Çevre Plancısı Doç. Dr. Pelin Pınar Giritlioğlu Deprem Bölgesinde Şehirlerin Nasıl İnşa Edilmesi Gerektiğini Açıkladı! 

 

TMMOB Şehir Plancıları Odası İstanbul Şubesi Yönetim Kurulu üyesi ve aynı zamanda İstanbul Üniversitesi Kentleşme ve Çevre Sorunları Ana Bilim Dalı öğretim görevlisi Doç. Dr. Pelin Pınar Giritlioğlu Hürriyet’ten İpek İzci'ye konuştu!

 

Hürriyet'ten İpek İzci’nin sorularını cevaplayan Giritlioğlu, şehirler nasıl inşa edilmeli sorusuna da cevapladı. Peki şehirler nasıl tasarlanmalı?

 

 İSTANBUL AFET TOPLANMA ALANI AÇISINDAN DEPREME HAZIR DEĞİL  

 

Pelin Pınar, Kahramanmaraş depremlerinden etkilenen şehirler yeniden inşa edilecek. 13.5 milyon insanı fay hattı üzerine yığmışız, yeni yer seçiminde öncelikle buna dikkat edilmeli. Ancak fay hattından uzaklaşmak demek, fay hattından uzak herhangi bir yere yerleşmek değildir. Yeni bir planlama yaparken tarım arazilerini, ormanları, meraları feda etmememiz gerekiyor.

 

Hükümetin, halkın barınma sorununu çok hızlı bir şekilde çözmek isteğini anlayabiliyorum. Ama hızlı olmak, bilimi dışlamak anlamına gelmemeli. Meslek odalarıyla, üniversitelerle organize olunmalı. Elbette hızla yerleşim alanları inşa edilebilir ama bunlar gerçek anlamda bir kent olmaz. Kent bir sistemdir. Açık ve yeşil alanlarıyla, kamu yapılarıyla, eğitim, sağlık, spor vb. fonksiyonlarıyla, ulaşım ağıyla bir bütündür. ‘Yeni ve güvenli yapı yaptık’ demek, oranın bir kent haline getirildiği anlamına gelmiyor. Bu sistemi bir bütün olarak düşünmek ve planlamak gerekiyor.

 

Bu 10 ilimiz dışında da yapılması gerekenler var. Park gibi açık, kamusal alanlar yani afet toplanma alanları çoğaltılmalı. Kamu hastaneleri şehir içinde adil bir şekilde dağıtılmalı. Deprem olduğunda devlet dairelerinin, okulların, hastanelerin ayakta kalması gerek ki bölgede hayat devam edebilsin. Yüksek mühendislikle tasarlanmış, acil afet tahliye yolları yapılmalı. Hiç yardım gelemeyeceği senaryosunu da hesaba katarak kentlerin dışında bir tarım alanı olmalı. Bu tarım alanları kentin gıda sorununu birkaç gün çözecek şekilde planlanmalı.

 

İstanbul-Maltepe’yi düşünün, doğru düzgün bir açık alanı yok. Deprem sonrasında insanlar refleks olarak kendini kıyıya atacaktır, kıyı dediğimiz yer de dolgu alanı! Aynı şekilde Tarihi Yarımada’da da açık alan yok, yıllarca süren plansızlık ve belirsizlik ortamı bu sonucu hazırladı. Olası bir depremde, bölge halkı Yenikapı dolgu alanına gidecektir. Ama bu dolgu alanları depremden ilk etkilenecek yerler ve mühendisler “Dolgu alanlarda beklemeyin” diye uyarıyor. İstanbul afet toplanma alanı açısından depreme hazır değil. Ne yapacağız? Afet toplanma alanı üzerine inşa edilen Zorlu AVM’nin, Torunlar GYO’nun içine mi gireceğiz?

 

Ben 80’lerde öğrenciyken kentleri her mahallede yürüme mesafesinde sağlık ve eğitim tesisi, en az bir park olacak şekilde tasarlıyorduk. Bugün 40 yıl öncesine göre daha gerideyiz. Yatay mimari son zamanlarda çok konuşuluyor ama mesele bu değil. Bazı kentlerde veya kentin bazı bölgelerinde yatay olur, bazılarında dikey olur. İstanbul bir tarafta Gebze’ye dayanmış, bir tarafta Tekirdağ’a, daha ne kadar ileri gidebilir ki! İstanbul’un nüfusunu seyreltmek gerekiyor. Yalnızca kentsel politikalarla bu sorunu çözmek mümkün değil. Bölgesel politikalar ortaya koymalı, nüfusu bölgeye yayacak istihdam politikaları, üretim merkezleri yaratılması üzerine düşünmeliyiz'' açıklamasını yaptı